Varna meydan muharebesi;
1O Kasım 1444’ de bir salı günü VARNA ovasında Osmanlı padişahı İkinci Murat’ın başkomutanı bulunduğu Osmanlı ordusu ile LADİSLAS’ın başkomutanlığında kurulan, Macar, Alman, İtalya, Çek, Slovak, Sloven, Hırvat, Romen, Litvanya ve Rutan devletleri ordularından kurulu HAÇLI ORDUSU arasında yapılmış, Osmanlı İmparatorluğu ordularının, düşmanı yok etmesiyle sonuçlanmıştır.
Yıldırım Bayezid komutasındaki Osmanlı ordusunun 1396 yılında NİĞBOLU önünde 4. Haçlı ordusu ile yaptığı büyük meydan muharebesi sonunda, düşman ordularını bütünüyle yok ettiğini, Avrupa’da büyük siyasi imkânlar elde ettiğini biliyoruz.
İkinci bir NİĞBOLU meydan muharebesi denilebilecek, Varna meydan savaşı ile Avrupa kıtasında büyük bir bölüm yine Osmanlı Türklerinin eline geçmiş ve bu sefer Avrupa’da ele geçirilen yerler, yüzyıllar boyu Osmanlıların hâkimiyeti altında kalmıştır. Türk medeniyeti ve Türk adaleti Avrupa’ya örnek olmakla kalmamış, devlet sınırları yine TUNA’YA kadar uzanmıştır.
İkinci MURAT’IN orduları Varna meydan muharebesini kazanamamış ve büyük zaferi elde edememiş olsalardı; Fatih Sultan Mehmet; İstanbul’u alamayacak, DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU’NU tarihten silemeyecekti. Varna Meydan Muharebesi, gerek askeri, gerekse siyası yönden Osmanlı Devleti için çok faydalı olmuş, geleceğini kurtarmıştır.
VARNA MEYDAN MUHAREBESİNİN SEBEPLERİ:
Yıldırım Bayezid’in kazandığı Niğbolu zaferlerinden sonra Osmanlı Devleti’nin sınırları; genel olarak, Anadolu’da FIRAT nehrine, Avrupa’da ise Tuna’ya kadar dayanmıştı. Bu sınırlar içinde Bizans İmparatorluğu ve Sırbistan Krallığı bulunuyorsa da, bu iki devlet de isimden ibaretti. Her iki devlet de, Osmanlı Devleti’nin himayesi altındaydılar.
Avrupa devletlerinden kurulu haçlı ordusu Niğbolu’da öylesine bir yenilgiye uğramışlardı ki; toparlanmaya imkân bulamadılar. Osmanlıların uğradığı Timur faciasından faydalanamadılar. Osmanlı Devleti yeniden toparlanarak, Avrupa kıtasında Niğbolu sonrası kazandıkları askeri ve siyasi hükümranlığı tekrar kazanmanın hesapları içindeydi. Ankara meydan savaşından sonra, Anadolu’da kayıp ettikleri yerleri tekrar ele geçirmedikçe, Avrupa’da bir hareket zaten mümkün olamazdı. Yıllara bağlı olacak bu hareketleri Osmanlı padişah ve devlet adamları iyi değerlendirdiler. 50 yıla yakın bir süre içinde ne yaptılar ettiler, Anadolu’da kaybolan yerleri tekrar ele geçirdiler. Avrupalılar başka çareleri olmadığı için bu fırsatı Osmanlılara verdiler. Macaristan’la birlikte Niğbolu savaşına katılan Avrupa devletleri o kadar bitap düşmüşlerdi ki tam 48 yıl yerlerinden kıpırdayamadılar. Bu suretle de ellerine geçen bütün fırsatları kaçırdılar. Kendilerine gelip eski emellerine ulaşmak üzere harekete geçtikleri zaman çok geç kaldıklarını, Osmanlıların eski kuvvet ve kudretlerine kavuştuklarını gördüler.
İkinci Murat; bir biri arkasına kazandığı zaferlerle Osmanlıları eski dönemlerine ulaştırdı. Kudretli bir ordu ile BELGRAT önlerine kadar geldi. Macaristan ordusu başkomutanı Jan Hunyad’ı bile dize getirdi. Avrupalıların uğradığı bu yenilgiler onların akıllarını başlarına getirdi. Avrupa’da yeniden ittifaklar yapılmaya başlandı. Belgrat karşılaşmasından sonra Jan Hunyad 20.000 kişilik bir ordu ile 1442’de MOROYA suyu yakınında MEZİT Bey komutasındaki Türk akıncı grubunu yenilgiye uğrattı. Ayrıca yine Jan Hunyad l443’de Şahabettin Paşa komutasındaki diğer bir Osmanlı birliğini de yendi.
Anadolu’da padişah ikinci MURAT’IN başında bulunduğu Osmanlı orduları, Konya’daki KARAMANOGULLARI’nı yenilgiye uğratarak ellerinden topraklarını aldı ve Edirne’ye döndü.
Macaristan krallığı ile anlaşma yapılarak bir barış sağlandı.
Ayrıca Sırbistan ve Romanya’dan alınan topraklar sahiplerine geri verildi. Fakat bu devletler Osmanlılara her yıl belirli bir miktar vergi ödeyeceklerdi. İkinci MURAT kendisince inandığı barışı sağladıktan sonra ülkesinin iç işlerine döndü. İlk iş olarak bayındırlık yönünden kalkınmaya, ilim ve fenne önem vererek çalışmalara başladı. Bu sırada, büyük oğlu şehzade Alâeddin öldü. Bu ölüm ikinci Murat’ı çok üzdü. Mateme büründü. Padişahlıktan çekildi, yerine 13 yaşındaki oğlu şehzade Mehmet’i getirdi. Ye "yaşadığımız sürece evladımızın padişahlığını görelim" diyerek Manisa’ya çekildi ve orada sükûnet içinde yaşamaya başladı.
Bu durum daima bir savaş fırsatı kollayan Macaristan Kralı LADİSLAS’ı harekete geçiren diğer bir sebep oldu. Bu sıralarda uğradığı yenilgiden uslanmayan Karamanoğullarından İbrahim Bey, hınç almanın tam sırasıdır diyerek, Kral Ladislas’a, İkinci Murat’ın devleti çocuk yaştaki oğluna bıraktığını, Osmanlıların Avrupa’dan atılmasının tam sırası olduğunu, bundan iyi fırsatın bir daha ele geçmeyeceğini, haberi alır almaz savaşa hazırlanması için tavsiye ve teşviklerde bulundu. Bu haber, Kralı sevindirdi. Osmanlıların yaptığı Segedin anlaşmasından 10 gün bile geçmeden, barış anlaşmasını tek taraflı bozdu. Ye Osmanlılarla savaşmak için hazırlıklara başladı. O sıralarda Papa donanmasının amirali olan Françesko Gondelmiyeni Bizans İmparatoru PALEOLOGOS ve Macaristan Kralı Ladislas’a haber ulaştırarak, Burgonya, İtalya donanmalarının birleşmesinden kurulu bir donanmanın Çanakkale boğazını Osmanlılara karşı kapadığını, Anadolu askerlerinin Rumeli’ne buradan geçmesine engel olunacağını, bu sırada Macaristan tarafından Osmanlılara bir taarruz düzenlenirse, Rumeli’ndeki Osmanlı ordusunun yenilmesinin çok kolay olacağını bildiriyor, o da savaşa teşvik ediyordu.
OSMANLI ORDULARI BAŞKOMUTANLIĞININ SAVAŞ PLANI DA ŞÖYLE İDİ:
Haçlı ordusunun. Sınırlarını aşarak, kale ve şehirlere saldırısı duyulunca, Osmanlı İmparatorluğu padişahı 13 yaşındaki II. MEHMET, harp meclisini toplamış, genel durumu gözden geçirerek, bir savaş planı hazırlamıştı: Niğbolu kuşatmasıyla meşgul Haçlı ordusunu arkasını sararak vurmak ve yok etmek için derhal harekete geçmek. Bu planda ana maksat zaman zaman kendisini gösteren baskınlara son vermekti. Genel durum umulmayan bir değişiklik
Gösterince bu plan uygulanamamıştır. Padişah II. Murat’ın hazırladığı ikinci plan gayet kısa ve açıktı: Dedesi Yıldırım Bayezid’in Niğbolu savaşında uyguladığı plan aynen tekrar edilecek, düşmana rastlandığı yerde taarruz edilecek ve yok edilecekti.
SAVAŞ ALANI:
Düşmana Varna kalesi önlerinde rastlandığı için savaş alanı kale önünde uzanan vadi oldu.
VARNA şehri Bizanslılardan kalma büyük surlarla çevrili bir kale içindeydi. Surların güneyinde DONA gölünün bir buçuk kilometre uzunluğunda bulunan ayağı mansap oluyordu. DONA gölünün uzunluğu da 20 Km. kadardı. Gölün güney kıyıları gayet sarp olup 350 metreye kadar sık ağaçlı ormanlarla örtülü tepelerle çevriliydi. Bu bölgenin etrafında da dağlar vardı.
OSMANLI ORDUSUNUN SAVAŞ TERTİBATI:
Osmanlı ordusu başkomutanı II. MURAT, sağda birinci hatta TURHAN Bey komutasında Rumeli sipahileri iki kademe halinde, solda birinci hatta KARACA PAŞA komutasında Anadolu Sipahileri iki kademe halinde, merkezde ve geride üçüncü hat olarak
Padişah kuvvetleri ve yeniçerileri yerleştirilmişti.
Solda birinci hat grubunun daha solunda da Akıncılarla Azap Askerleri yerleştirilmişti.
Geride Sancaktepe ve Murat tepeleri üzerinde mızraklar ve şarampoller ve ağırlıklarla barikat ve gerilerinde kale düzeni savunma tertibi alınmış ve siperler de kazılmıştı. Padişahın bulunduğu tepeye bir mızrak üzerine Macarlarla yapılmış barış anlaşması (Kral Ladislas’ın tek taraflı bozduğu anlaşma metni yazılarak) asılmıştı. (Savaşın sonuna doğru Macaristan kralı Ladislas’ın kesilmiş başı da anlaşma metninin yanına başka bir mızrakla dikilecektir.)
Osmanlı ordusunun kuvveti, bazı tarih yazarlarına göre 40.000 bazı tarih yazarlarına göre de 100.000 kadardı. En geride de tahkimat ve hendeklerle hazırlanmış ordu karargâhı yapılmıştı. Osmanlıların aldıkları bu şahane tertip ve düzenle düşman adeta kuşatılmış durumdaydı. Çünkü durum araziye tamamen uydurulmuştu